Malikilik Nedir, Kısa ve Öz: Farklı Bakışların Işığında Bir Mezhep Yolculuğu
Bazen bir konuyu öğrenmenin en güzel yolu, onu farklı pencerelerden izlemektir. “Malikilik nedir?” sorusu da tam olarak böyle bir keşif gerektirir. Kimimiz bu mezhebi tarihsel bir perspektiften inceler, kimimiz toplumsal etkilerine odaklanır, kimimiz ise “günümüzde bize ne anlatıyor?” sorusunun peşine düşer. Ben de bu yazıda, hem erkeklerin analitik gözlüğünü hem de kadınların duygusal sezgisini takarak, Malikilik mezhebini farklı açılardan ele alacağım. Çünkü bir konuya tek taraftan bakmak, bir aynayı yarım görmek gibidir.
Malikilik Mezhebinin Temelleri
Malikilik mezhebi, adını kurucusu İmam Malik bin Enes’ten alır. Hicri 2. yüzyılda (yaklaşık 8. yüzyıl), Medine’de doğup gelişmiştir. Bu mezhep, özellikle Medine halkının uygulamalarına yani “amel-i ehli Medine”ye büyük önem verir. Yani Malikiler için, sadece rivayet edilen hadisler değil, Medine halkının dini yaşam pratiği de bir delil sayılır. Çünkü o toplum, Peygamber’in doğrudan etkisiyle yetişmiştir.
Kısaca özetlemek gerekirse; Malikilik, Kur’an, sünnet, Medine halkının uygulamaları, kıyas ve istihsan gibi kaynaklara dayanır. Hanefilikten daha gelenekçidir ama Şafilik kadar katı değildir. Özellikle Kuzey Afrika ve Endülüs’te yayılmış, günümüzde ise Fas, Cezayir, Tunus ve Sudan gibi bölgelerde hâlen güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
Erkeklerin Objektif Yaklaşımı: Kural, Mantık ve Delil
Erkekler genelde Malikiliğe bakarken, onun hukuki yapısına ve sistematik yönüne dikkat çeker. Bir erkek okuyucu şöyle düşünebilir: “Malikilik neden diğer mezheplerden farklı? Hangi usul farkları var?” İşte bu yaklaşımda mantık, delil zinciri ve metodoloji ön plandadır.
İmam Malik’in “Medine halkının uygulaması sünnettir” sözü, erkek aklında hemen şu şekilde yankılanır: “Demek ki Malikilik, toplumun pratik geleneğini dini delil olarak kabul eden bir sistem kurmuş.”
Bu, oldukça stratejik ve veri odaklı bir bakış açısıdır — dinin sadece bireysel değil, toplumsal hafıza yönünü de anlamaya çalışır. Erkeklerin bu analitik tutumu, mezhebi “hukuk okulu” olarak değerlendirir.
Bu yaklaşımda Malikilik, bir “toplum düzeni” fikri olarak görülür. Kurallar, düzeni sağlar; düzen ise adaleti. Erkek zihni için Malikilik, sistemli bir fıkıh geleneğinin, pratik hayatın kurallarına dönüşmüş hâlidir.
Kadınların Duygusal Yaklaşımı: Gelenekten İlham, Toplumdan Bağ
Kadınlar ise Malikiliği daha farklı bir gözle okur. Onlar için Malikilik sadece bir hukuk sistemi değil, bir toplumsal ahlak öğretisidir. Çünkü İmam Malik’in yaklaşımı, sadece “nasıl yapılır” sorusuna değil, “neden böyle yapılır” sorusuna da yanıt arar.
Kadınlar genellikle, Medine toplumunun örnekliğini duygusal bir bütünlük içinde değerlendirir: “O dönemde insanlar dini sadece kural olarak değil, bir yaşam tarzı olarak yaşıyordu.”
Bu, bugünün dünyasında bile önemli bir hatırlatmadır. Malikilik, sadece fetva değil, vicdan temelli bir dini anlayış önerir. Kadınların empatik bakışı, bu yönüyle mezhebi bir “insani değerler bütünü” olarak algılar.
Yani erkeklerin mantığıyla kadınların duygusu birleştiğinde, Malikilik hem aklın hem kalbin ortak zemininde yeniden anlam kazanır.
Günümüzde Malikilik: Gelenekten Güncele
Bugün Malikilik, özellikle Afrika ülkelerinde toplumsal yapıyı şekillendiren bir din anlayışı olmaya devam ediyor. Medine merkezli bu yaklaşım, yerel kültürle kaynaşarak dini pratiği hayatın içinde yaşanır kılıyor.
Maliki uleması, dini konularda acele hüküm vermekten kaçınır, “insan davranışı” ve “niyet” kavramlarını ön planda tutar.
Bu, modern dünyada hızla değişen toplumlarda oldukça dengeli bir duruştur: Kuralı korur ama insanı da unutmadan…
Türkiye’de Malikilik yaygın değildir ama İslam düşüncesine katkısı büyüktür. Hanefi veya Şafi mezhebinden biri olsan bile, Malikiliğin denge ve adalet anlayışından çok şey öğrenebilirsin.
Sonuç: Malikilik Bir Mezhep Değil, Bir Denge Sanatı
Malikilik, “kural ile vicdan” arasında ince bir çizgide yürüyen bir mezheptir.
Erkeklerin objektif merceğinden bakınca bir sistem, kadınların empatik gözünden bakınca bir ruh gibi görünür. Ama aslında her ikisi de doğrudur. Malikilik, hem toplumu hem bireyi içine alan bir anlayışı temsil eder.
Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Bir dini mezhebin gücü, metinlere sadakatinde mi yoksa insan hayatına dokunma biçiminde mi gizlidir?
Yorumlarda buluşalım — çünkü bazen en güzel cevaplar, birlikte düşününce ortaya çıkar.